AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, “Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı güncel meselelerde 6’lı masanın ortak fikri nedir? Ortak fikirlerini söylemek ve millete eğer iktidar olurlarsa Türkiye'yi nasıl yöneteceklerine ilişkin temel vaatlerini, temel görüşlerini bildirmek herhalde milletin de hakkı değil midir? Sadece masada ne konuşuldu, ne yenildiği, bunu bir siyaset magazini olarak takip etmek milletin beklediği bir şey değildir.” dedi.
AK Parti Kahramanmaraş İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcileri ile Buluşma” toplantısına katılan Kurtulmuş, Seçimlerde adaylarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu, 6’lı masanın adayının açıklamasını gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı güncel meselelerde ilgili olarak 6’lı masanın ortak fikirlerinin ne olduğunu soran Kurtulmuş, şunları kaybetti:
“Ortak fikirlerini söylemek ve millete eğer iktidar olurlarsa Türkiye'yi nasıl yöneteceklerine ilişkin temel vaatlerini, temel görüşlerini bildirmek herhalde milletin de hakkı değil midir? Sadece masada ne konuşuldu, ne yenildiği, bunu bir siyaset magazini olarak takip etmek milletin beklediği bir şey değildir. Adayı belirlersek ‘çok çabuk yıpratırlar’ diyorsunuz. Hadi belirlemeyin. Öyle görünüyor ki Yüksek Seçim Kurulu'nun takviminin son günlerine yakın adaylarını belirleyecekler. Ona karışmayız. Ama en azından millet seçim kampanyası sırasında sizlerin 6’lı olarak müşterek kanaatlerinizin ne olduğunu örneğin terörle mücadelede ne yapacağımızı örneğin Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki politikalarını, Türkiye'nin milli savunma sanayine karşı gelişmesine karşı görüşlerinizin ne olduğunu ve diğer bütün konulardaki milletimizin beklentilerini karşılayacak görüşlerinizi bilmek ister. Bunu eğer ortaya koyamıyorsanız bu siyasi rekabette geri kalmak demektir. Ama önümüzdeki günlerde inşallah bunu da ortaya koyabilirler.”
Dünyanın ve Türkiye'nin hassas bir dönemden geçtiğini dile getiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hepimiz günlük hayatımızın içerisinde de görüyoruz. Dünya bir tarafta uzun yıllar boyunca yaşamadığı büyük bir ekonomik türbülans içerisine girmiştir. Pandemi süreci, hatta pandemi başlamadan öncesinden itibaren dünyada ekonomide altüst oluşlar, yeniden oluşlar yeniden birtakım krizleri, kaosları gündeme geldiğini hep beraber takip ediyoruz. Dünya ekonomileri bu anlamda büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Aynı zamanda dünya siyaset olarak da, politika olarak da belki yine on yıllar boyunca karşılaşmadığı fevkalade önemli sorunlarla, krizlerle, çatışmalarla, gerilimlerle karşı karşıyayız. Bir taraftan işte Karadeniz'de devam eden Ukrayna, Rusya meselesi, diğer taraftan uzak doğuda Asya'da devam eden Amerika ile Rusya arasında Tayvan üzerinden gündeme gelen gerilimler. Diğer taraftan yine yıllardır yaşadığımız başta bizim coğrafyamız olmak üzere hemen Türkiye'nin güneyinden başlayarak Yemen'e kadar ulaşan o coğrafyada iç savaşlar çatışmalar, gerilimler, terör örgütlerinin ortaya koymuş olduğu birtakım çatışma ortamları, Afrika'daki gerilimler, Asya'daki gerilimler, Doğu Akdeniz'de petrol ve hidrokarbon arama faaliyetleri bakımından yaşanan gerilimler, yine Türkiye olarak baktığımız zaman Ege'de Yunanistan üzerinden Türkiye'nin köşeye sıkıştırılmamızı çabalıyor. Balkanlar'da yeni denklemlerin ortaya çıkarılması ve yeni gerilim alanları içerisinde birtakım çatışma alanlarının yaratılma çabaları. Aynı şekilde Kafkaslar'da görüyorsunuz. Ermenistan yeniden Azerbaycan'a saldırarak bizim orada oluşturmaya çalıştığımız güven ve istikrarı bozucu adımlarını atmaya çalışıyor. Orada Kafkaslar'da özellikle Güney Kafkasya'da yaşanan bir takım gelişmeler. Bütün bunların hepsine baktığınız zaman, dünyanın hemen hemen her yerinde büyük güçlerin dünyadaki küresel mücadelenin kendilerini merkezi olarak gören güçlerin belki de son on yıllar boyunca göze alamadıkları gerilimleri, çatışmaları gündeme getirdiğini görüyoruz. Rusya'nın, Çin'in, Amerika Birleşik Devletleri'nin, Avrupa'nın ve diğer bazı aktörlerin küresel ölçekte bir hesaplaşma. Küresel ölçekte bir mücadele ortaya koyduğu bu dönemde aslında yaşananlar hem siyaseten hem ekonomik olarak dünyada verilen hakimiyet mücadeleleridir. Bu hakimiyet mücadelelerinin verildiği coğrafi alanların hemen hemen zamanının orta noktasında da Türkiye vardır. Kafkaslar, Balkanlar, Karadeniz, Doğu Akdeniz Orta Doğu, Afrika vesaire. Bütün bu coğrafyanın ortasında bütün bu gerilimlerin ortasında, dünyanın bütün güçlerinin ekonomik ve siyasi mücadelelerinin verildiği bütün bu coğrafyaların tam da kilit taşı olan Türkiye'dir. Dolayısıyla Türkiye'nin bu coğrafyada güçlü bir şekilde ayakta durmaktan hatta koşar adım ilerlemekten başka hiçbir şansı hiçbir yoktur. Onun için diyoruz ki siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir. Kanaatlerimiz ve olayların çözümüne ilişkin bizim fikirlerimiz, temel fikirlerimizde bazı farklılıklar olabilir. Ama bu coğrafyada hepimizin ortak topyekun milli bir hedef olarak benimsemek zorunda olduğumuz bir istikamet tayini şarttır. Yani Türkiye istikametini, hedefini, yönelişini tespit etmiş ve bu istikamette yürümek için de hangi işi yapıyor olursak olalım toplumun hangi kesiminde bulunuyor olursak olalım bizim de bu mücadeleye destek vermemiz üzerimize düşen milli bir zorunluluktur.”