KSÜ ‘AHIRETE DOĞUMUNUN’ 744. YILINDA HZ. MEVLÂNÂ’YI YÂD ETTİ
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Kültür ve Medeniyet Öğrenci Topluluğu tarafından Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin, mevlevîlerin kullandığı tabirle ‘ahirete doğumunun’ 744. yılı münasebetiyle ‘’Hazreti Mevlânâ, Maraş Mevlevîhânesi ve Han Duvarları Romanı’ söyleşi programı düzenlendi.
KSÜ Cahit Zarifoğlu Konferans Salonunda gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını KSÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Kıllı yaptı. ‘’Hz. Mevlânâ deyince akan sular duruyor. Nasıl ki bir okyanusu bir damla ile tarif etmek mümkün değilse bizim gibi aciz bir insanın da manevi âlemin padişahı olan bir şahsı tarif etmesi zor.” diyen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Kıllı, “Hazret, yapılan her işe, yapılması gereken her şeye mutlaka aşk ile yönelmenin gerekli olduğunu belirtiyor. Bu bize yön veriyor, hayatımıza şekil veriyor. Ölüm gününü ‘Şeb-i Arus’ yani ‘Düğün Gecesi’ olarak ifade etmiş olan bu zatı anlamaya çalışacağız.” diye konuştu.
Açılış konuşmasının ardından ilk olarak KSÜ Basın ve Halkla İlişkiler Uzmanı Mehmet Yaşar, Hz. Mevlânâ’nın Mesnevi’de bizzat kaleme aldığı ilk 18 beytini okudu.
Mesnevi’den beyitlerin okunmasının akabinde KSÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Görevlisi Mesut Bilginer, Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlik konulu sunumunu gerçekleştirdi.
“’Hazreti Mevlânâ kimdir?’den önce ‘Kim değildir?’ ondan bahsetmek istiyorum. Maalesef günümüzde bazı tipler türedi. Batıdan ithal kavramlarla her şeyi izah edebileceklerini zannediyorlar. ‘Mevlânâ düşünürdür.’ diyorlar.” diyen Bilginer, “Evet, Cenab-ı Allah, Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde düşünmemizi emrediyor; ‘Akletmez misiniz?’, ‘Akıl sahipleri için ibretler vardır.’ diyor. Hazreti Mevlânâ sadece düşünürdü, diye bir şey yok. Tefekkür ederdi ama ibadet ederdi. Bizlerin takat getiremeyeceği kadar çok ibadet ederdi. Dolayısıyla ‘düşünür’ kavramı hele hele ‘hümanist’ kavramı Hazreti Mevlânâ’yı izah etmez. Hazreti Mevlânâ bir rubaisinde şöyle söylüyor: Ben Kuran’ın kölesiyim, Hazreti Muhammet Mustafa (s.a.v)’nın yolunun tozuyum, toprağıyım; kim beni bundan başka izah etmeye çalışırsa o izahtan da şikâyetçi olurum, o sözden de şikâyetçi olurum. Dolayısıyla hümanistti, düşünürdü gibi kavramlarla Hazreti Mevlânâ’yı anlamaya ve anlatmaya çalışmak anglosaksonların işidir, frankofonların işidir. Bir müslüman Hazreti Mevlânâ’yı öyle anlamaya ve anlatmaya çalışmaz. Çünkü kendisini Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yolunun tozunun toprağı olmakla tanımlıyor. Ben ancak böyle bir şeref kazanırım diyor.’’ şeklinde konuştu.
Hazreti Mevlânâ’nın hayatı ve kişiliğinden bahseden Bilginer, konuşmasının sonunda katılımcıların sorularını cevaplandırdı.
Araştırmacı Yazar Ali Avgın ise Öğr. Gör Mesut Bilginer ile birlikte kaleme aldığı ‘Maraş Mevlevîhânesi’ adlı kitap ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Han Duvarları” şiirinde ‘Garibim nâmıma Kerem diyorlar/Aslı'mı el almış harem diyorlar/Hastayım derdime verem diyorlar/Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben.’ dizelerinde bahsettiği dönemin ve Maraş Mevlevîhânesi Şeyhi Selim Efendi’nin oğlu Satılmış’ın aşkının anlatıldığı ‘Han Duvarları Kalbe Düşen Kor’ romanına ilişkin bilgiler verdi.
“Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları’na ‘Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ değil de ‘Antepli Şeyhoğlu Satılmış’ diye yazsaydı, neler olmazdı. Nice televizyon dizileri, sinema filmleri ve romanlar yazılırdı.’’ diyerek sitemde bulunan Araştırmacı Yazar Avgın, “Maraş Mevlevîhânesi bu şehre yeniden kazandırılmalıdır.’’ dedi.
Han Duvarları Kalbe Düşen Kor romanında, Şeyh Selim Efendi’nin şahsında mevlevî geleneklerini, usullerini, ritüellerini, musikilerini ve dervişlerin yaşantılarını; bununla birlikte 110 yıl önceki Maraş’ın sosyal dokusunu, idarecilerini, Maraş’ın sokaklarını, çarşılarını ve insan portrelerini anlattıklarını belirten Ali Avgın, “Mecazi aşk ve ilahi aşk kavramlarını, romanımızda herkesin anlayacağı sade bir dille, heyecan verici ve zaman zaman gözyaşlarınızı tutamayacağınız bir kurgu ile kaleme aldık. Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’a Kahramanmaraşlılar olarak sahiplenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Geleceğe taşıyacağımız kültürel bir mirasımız olarak görüyorum.’’ ifadelerini kullandı.
Program, hediye takdimi ve toplu fotoğraf çekiminin ardından son buldu.