BİR BARIŞ MEDENİYETİ OLARAK İSLAM
Rabbimiz insanları Dünya ve Ahiret mutluğuna ulaştırmak için yeryüzüne ilahi bir kanun göndererek adını İslam koymuştur. İslam’ın çağrısı; yeryüzünde, barış ve esenliği hâkim kılarak insanları’’ darusselam’’ yurdu olan cennete hazırlamaktadır.
Bu çağrı Müslümanlar arasında barış ve esenlik anlamında "esselamüaleyküm’’ cümlesi ile ifade edilmektedir. Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz “Ey iman edenler, hep birlikte barışa girin! Sakın şeytanın peşinden gitmeyin!Çünkü apaçık düşmanınızdır. (Bakara, 2/208). Bu bağlamda İslam’ın mensuplarına;Rabbi ile barışık, kendisi ile barışık ve çevresi ile barışık olma anlamında; Müslüman ismi verilmiştir.
Hz. Peygamber; Allah’ın elçisi olarak Müslümanlara örnek olmuştur. Müslümanlarda bütün insanlığa örnek olmak durumundadır. (Hac Suresi 22/78 – Bakara Suresi 2/143) Hal böyle olunca elçinin görevi âlemler için rahmet olarak gönderilmesidir. Rabbimiz, model peygamberi aynı zamanda rahmet peygamberi olarak bildirmiştir. (Enbiya 21/108) Allah Resulü; rahmet elçisi olarak gönderildiği toplum tarafından, sihirbaz, şair hatta mecnun olarak itham edilmiştir. Onlar örnek peygamberi itibarsızlaştırarak, İslam’ın; rahmet, esenlik ve barış dini olarak görülmemesini hedeflemişlerdir. Peygamberimizin derdini anlama yerine, kendi hesaplarını yapma gayreti içerisinde bulunmuşlardır. Ancak Peygamberimizin her yönüyle emin ve güvenilir olduğunu, dost ve düşmanları her defasında ifade etmiştir. Bu bağlamda peygamberimiz kendisi örnek olduğu gibi Müslümanlarında insanlar için örnekliğini ifade ederken, Müslüman’ı“ Elinden ve dilinden emin olun kimse” olarak tanımlamıştır.(Nesai. İman. 8) O Müslümanın; çevresine korku salan değil, dostluk, sevgi, barış, huzur, adalet,güven ve emniyet saçan kimse olması gerektiğini ifade etmiştir. ( Buhari Edep 38; Müsnet 2,400) Allah Resulü yeryüzünü İslam ile buluştururken, merhameti adaleti, güven ve emniyeti ön planda tutmuştur. Kavgayı değil barışı önceleyerek,gönülleri fethetmiştir. Peygamberimizin bu yönünü Rabbimiz Kur’an-ı Kerim de “ Sen onlara sırf Allah’ın Rahmeti sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet! Onların bağışlanmasını dile. İş hakkında onlarla istişare et. Karar verincede Allah’a güven” ( Ali- imran, 3/59).
İslam peygamberi; Hilful-fudul cemiyetine katılmasında, Kâbe’nin tamiri esnasında Hacer-ül evsedin yerine konulmasında, Evs ve Hazreç kabilelerini barıştırmada, Medine sözleşmesinde,Bedir,Uhut ve Hendek savaşlarında,Hudeybiye Barış Antlaşmasında, Mekke’nin fethinde,Vahşiyi af etmede,Esirlere karşı muamelede,Veda hutbesinde, Yapmış olduğu antlaşmalarda, Müslümanların üç günden fazla küs durmasını yasaklamasında, iki kişinin arasının düzeltilmesinin nafile oruç, namaz ve sadakadan üstün davranış olduğunu söylemesinde,huzuru,refahı, ittifakı, barışı önceleyen bir peygamber olduğunu ve İslam’ında bir barış dini olduğunu,ortaya koymuştur.Cizyenin ‘de; güvenlik, emniyet ve barış içinde yaşama vergisi olduğunu bildirmiştir.
Bu gün Müslümanlar fakirlik ve cehalet biryana, tarihten gelen içte ve dışta birtakım sıkıntılarla karşı karşıya bulunmaktadır. Elbetteki bunda; barış yurdu olması gerekenİslam coğrafyalarının, işgaller, sömürgeler, savaşlar,isyanlar,terör,züllüler,işkenceler ve kıyımlar yaşaması etkili olmuştur. Sonunda bazı Müslümanların, din adına yanlış yapmalarına ve aşırılıklara gitmesine, indi kaygı ve yargılarla hareket ederek, başkalarına, kendi aralarındaki farklılıklara ve farklı düşüncelere nasıl davranacağına dair ölçüleri kaybetmesinesebeb olmuştur. Hattayetkisiz ve ümmetin onayını almamış kişilerin ‘’ulul-emr ve Hilafet’ gibi Ümmetin birlik ve beraberliğine matuf kavramları tefrikaya alet ederek, Müslümanları ayrıştırarak, İslam’ın hükümlerindeki ‘’Hikmet’i kaybetmenin bir göstergesi olsa gerek.Kur’an’da,Rabbimiz’’Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş’’(Enfal,8/61).Buyurmakla, Müslümanın düşmanı imha etmesini değil onun barış teklifini kabul etmesini istenmektedir.
İslam ümmetinin etnik, mezhepsel ve coğrafi yaklaşımları bir tarafa bırakarak asli kaynaklardan hareketle bu günün Müslümanlığını oluşturmaya, içsellendirmeye İslam’ın evrensel barış mesajına ihtiyacı vardır. Barış, kardeşlik ve hoş görü ortamını oluşturmak. Barış içinde birlikte yaşama tecrübesi İslam toplumlarının yaşam bicimi olmalıdır.
İslam öğretilerinde savaş arızı geçici bir durumdur. Asıl olan barış halidir. Uzlaşmadır, anlaşmadır, ittifaktır, esenliktir.
Karşılıklı sevgi çerçevesinde bir hayat sürmedir.
Mustafa SAYLAK
Din Eğitimi Uzmanı