Meslektaşlarımın bu konudaki görüleri kendilerini bağlar ama şahsen ben bu köşeden yazdığım yazıların yarattığı rahatsızlığı gazetecilik görevi içinde görüyorum.
Zaten biz gazetecilerin işi illa ki muhalif olmak değil ama kesinlikle ve kesinlikle eleştirel olmak, günlük yaşamda şahit oldukları eğrileri doğruları irdelemektir. Gazeteci gördüğü yanlışlar karşısında eleştirilerini hiç eğip bükmeden aman ne der ya da derler düşüncesine kapılmadan yazmalıdır.
Çünkü omuzlarımızda taşıdığımız yükün onursal ağırlığını ve taşımakta olduğumuz bu yükü bize yükleyen okuyucularımızın hisselerine tercüman olmak sözüm onlara birtakım koltukları işgal edenlerin varsa görülen yanlış ve bulundukları toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin yansıtmak gazetecinin görevidir.
Hafta içinde hoşgörü, insanlık, paylaşımcılık ve birlikteliğin simgesi olan ve alevi toplumunun saygın önderlerinden olan Elif Ana’nın 21. Ölüm yıldönümü etkinliği için mezarı başındaydık. Her yıl olduğu gibi yurt içi ve yurt dışından gelen binlerce insan oradaydı.
Amma velâkin arada gözlerim Kent Konseyi Başkanı Zeynep Arıkan’ı aradı. Çünkü kaç gün geçmişti ki ‘Birlikte Yaşama Kültürü’ konferansı düzenlemesinin üzerinden?
Milyarlarca lira harcayarak yaptırdığı ilanlarda o konferansa davet ettiği kişinin daha kimliğinin bile yanlış yazıldığının farkında olmayacak kadar meşgul olan Zeynep Hanım, sanırım Elif Ana’yı anma gününde çokoprens almaya gitmişti.
Sana bir şey diyeyim mi Zeynep başkan, düşmanın bile akıllısını, mantıklısını, bilgili ve beceriklisini, vefalısını tercih eden biri olarak bin sizinle, bırak bu dünyada birlikte yaşamayı cehennemde bile birlikte yaşamak istemem. İsteyenlere saygı duyarım.
Gelelim hain Suriyelilere. Kucağımızı açıp bağrımıza basıp ekmeğimizi, aşımızı verdiğimiz Suriyelilere.
Bayram günü bir sudan sebepten ayaklanıp onlarca polisimizi taş ve sopalarla yaralayan, polis araçlarını hurdaya çeviren Suriyelilere.
Elleriniz kırılsın Allah sizi kahretsin.
İzsin kılınıza zarar gelmesin diye gece gündüz kapınızda bekleyen o polislere taş attığınız elleriniz kırılsın. Van’da deprem çadırlarını beklerken şehit olan polis Abdurrahman Doğan kardeşimize kurşun sıkan o PKK’lı teröristler kadar bu yaptığınız teröristliktir, hainliktir.
Benim bu devlete ödediğim vergi paralarımla, varsa kursağınıza giden tek lokma ekmek, kendi adıma haram olsun size.o taşla sopa ile kanını akıttığınız polis kardeşlerimizin kanında boğulursunuz inşallah. Biliyor musunuz, böyle yapmaya devam ettiğiniz sürece o polislerin attığı tırnak kadar gözümüzde kalmadınız. İnsan olduğunuzu, misafir olduğunuzu unutup biz ev sahiplerinizi kızdırırsanız kapıyı göstereceğimizden değil sizi kapıya kadar sürükleyeceğimizden emin olun.
(2 Kasım 2012 Sabah Gazetesi Güney ekinden alınmıştır. Sırrıberk Arslan’ın köşesidir)