Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi düzenlediği bir konferansta Geleneksel Tıbba Göre Hastalıkların Sebepleri ve Tedavi Yolları anlatıldı.
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Kadın ve Aile Şube Müdürlüğü’ne gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak Dr. Orhan Ali katıldı.
Kültürpark Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa 16 Eylül 2017 Cumartesi günü saat 14.00’te gerçekleştirilen konferansa Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç’un eşi Derya Erkoç, Sağlık ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Ayşe Taşkıran ile çok sayıda vatandaşların katıldığı konferansta Dr. Orhan Ali, beslenme konularından-hastalıklara, tedavi yollarından-geleneksel tıbba kadar birçok konuda bilgiler anlattı.
Geleneksel tıbbın hem dini hem de tıbbi boyutlarıyla ve çarpıcı örneklerle konuyu anlatan Dr. Orhan Ali, insanların özellikle de sağlık konularında söylenen birçok hadisi yanlış algıladığını ve bundan dolayı da sonuç alamadığını ifade etti.
Peygamber Efendimizin Çörek Otu hakkındaki hadisini hatırlatan Dr. Orhan Ali: “"Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki, çörek otunda onun için bir deva bulunmasın. Bu hadisi ele aldığımızda burada insanlar çörek otu bütün dertlere devadır, diye kestirip atmak yanlış olur. Çörek otunun elbette insan sağlığında önemli bir yeri vardır. Bunu kimse inkar edemez. Benim anlatmak istediğim konunun esası şu; Oruç tutan bir insanın orucunu açtıktan sonra saatlerce yemek yiyerek karnı davul gibi şiştiği için sancılanmaya başladığında çörek otu bu insana ne yapabilir? Burada dikkat etmemiz gerek Orucun farzına uymaktır. Sabahtan akşama kadar oruç tutan bir insan akşamdan sonra tıka basa yediği zaman orucu tıbben tutmuş olmuyor. Dini manada oruç tutup tutmadığını veya orucunun kabul olup olmadığını ben bilemem ama sabahtan akşama kadar oruç tutan bir insanın iftar vakti ile birlikte sahura kadar habire bir şeyler yiyip içmesine göre bu insan tıbben oruç tutmuş sayılmaz. Tıbbi yönden orucu ele aldığımızda vücudun aç kalması ile birlikte vücutta oluşan bir takım zararlı maddelerin özellikle de beslenmeden dolayı aldığımız gıdaların artıklarından oluşan zararlı maddelerin vücuttan atılması, vücudun temizlenmesi olarak düşünürsek, bu durumda tekrar yemek yemenin üstelikte tıka basa yemenin bir mantığı olabilir mi. Birçok insana biz açlık tedavisi öneriyoruz. İlaç reçetesi gibi resmen açlık tedavisi yazıyoruz. Şu kadar gün veya şu kadar saat aç kalacaksın diye yazıyoruz insanlara.
"Hastalarınızı yiyip içmeye zorlamayın. Zira Allah Teâla Hazretleri onlara yedirir içirir” hadisinde ise hasta olan insanın iştahı kesilir değil mi. İşte bu durumda biz o insana aşırı zorladığımız zaman yediği yemekler ona yarardan çok zarar getirir. Ateşi 38 dereceye çıkan bir insanın iştahı kesildiği zaman, vücut kendini garantiye alır. Depoladığı ek besinleri kullanmak suretiyle kendi düzenine göre çalışmaya başlar. Ama biz illa da zorlarsak yiyeceksin diye hasta iyileşeceği yerde daha da kötüleşir. Vücudun kendi yapısına göre çalıştığı bir ilahi ahenk ve uyumu vardır. Biz buna dışarıdan müdahale etmeye kalkarsak işte o zaman hastalıklar baş göstermeye başlar. Vücudun kendi kendine çalışma sistemi otomatik bir program gibi kurulmuştur. Hangi saatte vücudun hangi işlevi yapacağı bellidir. Yatıp uyumamız gerektiği, vücudumuzu dinlendirmemiz gerektiği bir zamanda biz bir şeyler yiyip içmeye kalkarsak vücudun dengesi alt üst olur” diye konuştu.
Konferans sonunda Dr. Orhan Ali katılımcıların kendisine yönelttiği soruları da cevaplandırması ile konferans sona erdi.